Başlangıcından itibaren “fotoğraf”ın doğası kafa karıştırıcı olmuştur. Fotoğraf, bilimdir, tanıklıktır, gözetleme biçimidir, teknolojidir, büyüdür, aidiyettir, taklittir, nostaljidir, yaratıcılığın ifadesidir, haberdir, gerçektir, sanattır… Hangisini savunuyor, yüceltiyor ya da aşındırıp reddediyor olursak olalım bu kadar çeşitli görüş karşısında bu kadar çok işlev barındıran bir başka mecra var mıdır? Yine de fotografik dünyanın yalınlığı insan doğasının karmaşıklığını gözden saklayabilir, değişmiş bir bilinç yaratabilir. Çünkü bir fotoğrafa öncelikli olarak duygular aracılığıyla yaklaşılır. Bir fotoğraf yoğun, hassas, beklenmedik ya da azılı tepkilerimizi çağırabilir. “…zulmün, tuhaflığın, güzelliğin, ıstırabın, aşkın, doğanın, sanatsal yaratımın veya ahlaksız vahşetin neye benzediğine dair anlık yansımalar için fotoğrafa bakarız. Fotoğrafa, böylesine bir ötekiliğe karşı içgüdüsel tepkimizin ne olacağını keşfetmek için bakarız.” John Berger’in “dünyanın oradalığı” olarak tanımladığı ...
ile Kadrajınız Güncel Kalsın.