Osmanlı Devleti, fetih ya da ilhak yoluyla elde ettiği topraklarda hiçbir zaman sömürgeci bir anlayış içinde olmamıştır. Bunun yegâne sebebi, Müslüman hükümdarların Allah'a karşı olan sorumluluklarıdır. Osmanlı Devleti, kurulduğu ilk günden itibaren Evlâd-ı Resûl'e göstermiş olduğu saygıyı Haremeyn-i Şerifeyn olan Mekke ve Medine'ye de devletin son yıllarına kadar göstermiştir.
Mukaddes beldeler olan Mekke ve Medine'nin hâkimi değil, hadimi olduğunu belirten Osmanlı sultanları, Kâbe-i Muazzama’nın bakımı, tamiri ve inşası, bölgede bulunan fukara halkın ihtiyaçlarının karşılanması, hediyeler dağıtılması, suyollarının bakımı ve tamiri, hacıların güvenliği ve konaklaması gibi görevleri büyük bir saygı ve istekle yerine getirmişlerdir.