Farklı bir meslek
icra ederken hobi olarak başladığınız fotoğrafçılığa profesyonel bir boyut
kattınız. İşlerin bu noktaya geleceğini tahmin etmiş miydiniz?
Geleceğe dair önsezi, tahmin konusunda son derece başarısız
olduğumu söyleyebilirim. Fotoğrafa da amatör olarak eş-dost kareleri çekerek
başlamıştım. Bir parça gelişme gösterdiğimi kabul ederek hala amatör olduğumu
belirtmek isterim.
Çalışmalarınızda
insanı odak noktasına alan konular seçiyorsunuz. Seçtiğiniz konular sıra dışı
ve anlatmaya çalıştığınız olayı estetik kaygısı gütmeden tüm gerçekliğiyle o an
neyi gerektiriyorsa aktarıyorsunuz. Fotoğraf sizce sarsmalı mıdır?
Size bu şekilde hissettirebildiysem ne mutlu… Oysa genelde
olayları “estetize” etmekle eleştirilirim. Ben haber fotoğrafçısı veya belgeselci
değilim. Hiçbir zaman öyle bir iddiam da olmadı. Sadece fotoğrafı kullanarak
küçük hikâyeler anlatmaya çalışıyorum. Gerçekleri aktarmak, belge oluşturmak
gibi kaygılarım yok. O işi düzgün yapan zaten bir yığın insan var. Bir ben
eksik değilim.
Projelerinizde konusu
zor olan seçimler yapıyorsunuz, çekim aşamalarında gerginlik yaşadığınız anlar
oluyor mu ve karşıdaki kişinin size güven duymasını nasıl sağlıyorsunuz?
Ya evet ağzımın payını alıp oturmadan önce çekilmemişi
çekmek, yapılmamışı yapmak gibi çabalarım oldu. Haklısınız zor konulardı.
Gerginlik, sıkıntı, hatta şiddet gördüğüm zamanlar oldu. Yılmadım, başladığım
işi bitirmeye gayret ettim. Sonunda cezaevine girmemiş olsam “BAŞARDIM”
diyeceğim ama içimde eksik kalan çok şey olduğunu hissediyorum.
Güven konusu ise tarif edilecek bir şey değil. Karşıdakinin
güvenini sarsacak davranışlar geliştirmezseniz insanlar size zaten güvenir.
Bunun belli kalıpları, formülleri olduğunu sanmıyorum.
Sizi çok sevdiğiniz bu hobiden soğutan olaylar yaşadınız, tekrar deklanşöre basma isteğini tetikleyen şeyler neydi?
Model sözleşmelerim olduğu halde izinsiz fotoğraf çektiğim iddiası ile 52 gün cezaevinde tutuklu kaldım. Bu yaşadığım olayı fotoğraftan kaynaklanan bir olumsuzluk olarak algılamadım. Zor günlerdi ama buna sebep olan başta kendi tedbirsizliğim daha sonra insanların kötü niyetiydi. Bu nedenle bir soğuma, geri çekilme yaşamadım. Aksine cezaevi günlerinde savcılığa defalarca dilekçe yazdım. Bana bir makine verin, içeride boş oturuyorum, insanlara anlatayım. “Birlikte fotoğraf çekelim, cezaevinde sergi açalım” Gibi önerileri sıkça tekrarladım. Dilekçelerime cevap gelmedi ama sonunda savcı gelip “Kardeşim sen deli misin? Fotoğraf çekmekten yatıyorsun, içeri makine istiyorsun, sen de hiç mi mantık yok, olacak şey mi?” şeklinde azarladı.
Hayalinizde olan
ütopik bir proje var mı?
Çocukluğumda gittiğim kadınlar hamamını o zaman ki eğlenceli
hali ile doğallığını bozmadan kiri-pası ile bugünkü aklımla fotoğraflamak
isterim. Bir de askerlik kavramını (yaşadığım şekilde) anlatmak istiyorum. Bu konuda bir takım girişimlerim oldu. Hatta
bir dizi fotoğraf ta çektim. Ancak henüz çok başındayım.
Fotoğraf günlük hayat
akşının doğru anda dondurulması mıdır? Sokak ve belgesel fotoğrafçılığının
dışında belli bir kurgu çerçevesinde oluşturulan konsept çalışmalar hakkındaki
fikirleriniz nelerdir?
Fotoğraf hayatın normal akışının tüm gerçekliği ile
dondurulmuş hali değildir. Fotoğraf gerçeği söylemez. Bir yorumdur.
Fotoğrafçının o an ki duygu durumunu yansıtır. Olan değil, fotoğrafçının
göstermek istediğidir, gördüğümüz…
Sokak fotoğrafçılığı diye bir kavram son dönemlerde
dillendirilir oldu. Literatürde böyle bir tanımlama yok. Belgesel tamam ama
sokak fotoğrafçılığı nasıl bir şey tam olarak anlamış değilim. Kedilerden filan
türedi sanırım, hani ev kedisi- sokak kedisi deriz ya öyle bir şey sanırım.
Kurgulanmış fotoğraf ise iyi-zekice yapılmış ise tadından
yenmez.
Belgesel ve haber fotoğrafını ayrı tutarak söylüyorum.
Fotoğraf çekim öncesi makyaj-yaratma düzenleme vs. yapılarak veya çekim sonrası
fotoğraf işleme programları marifeti ile yorum katılarak oluşturuluyorsa sanat
adına daha değerlidir.
Tüm sanat dallarında bir yaratma süreci vardır. Sanatçı
eserine kendinden bir şeyler katarak üretir. Fotoğrafta ise ancak yukarıda
tarif ettiğim şekil kullandığı vakit ortaya çıkan son ürüne eser diyebiliriz.
Yoksa fotoğraf sanatın çok uzağında kalmaya mahkûmdur.
National Geographic yarışmasındaki
kazandığınız ödülün tanınırlığınızı arttırması dışında ne gibi olumlu etkileri
oldu?
National geographic prestiji yüksek bir yarışma. Orada dünya
birinciliğini almak yüz binlerce fotoğraf arasında kolay değil. Bunun yaşattığı
bir gurur elbette var. Fakat sonuçta bir yarışma ve her yıl bir başkası
kazanıyor. Özetle yaşanılan gurur ve torunlara bırakılacak bir küçük heykelcik
dışında olumlu bir etki hissetmedim.
Ülkemizde nü fotoğraf ya da nü sanata bakışın iyi olmadığını biliyoruz. Son zamanlardaki muhafazakâr
sanat tartışmaları doğrultusunda çekmiş olduğunuz nü fotoğraflara olan tepkiler
nasıl?
Porno ile Nü arasında çok ince bir çizgi var. Çizginin bir
tarafı estetik ise diğer tarafı istismar… Bu ince çizgiyi aşmamak dengeyi
sağlam tutmak kolay değil. Buna azami özen gösterdiğimi söylemeliyim. Bu
nedenle Nü fotoğraflarım için pek olumsuz eleştiri aldığımı veya kınandığımı
söyleyemem. Belki de diğer birçok konuda o kadar çok eleştiriliyorum ki nü-ye
fırsat kalmıyordur.
Size ilham veren
fotoğrafçılar kimler?
Çek fotoğrafçı Jan Saudek’i çok beğenirim. Yeni nesil
fotoğrafçılardan da ilgiyle takip ettiğim insanlar var. Birçoğunda
istikrarsızlık ve kendini tekrar görüyorum. Bu canımı sıkıyor ama zamanla
düzeleceğini umut ediyorum.
Analogdan dijitale
geçişle birlikte iki teknoloji arasında artısı ve eksisiyle birlikte ne gibi farklar
gözlemlediniz?
Analogun bir artısı kalmadı. İlk zamanlar derinlik, ton vs.
yakınırdık şimdilerde o sorunlar fersah fersah aşıldı. Son zamanlarda aynasız
makineleri deniyor ve geleceğin bu teknolojide olduğunu görüyorum. Nostalji
olsun diye film bulabildiğim zamanlarda hala orta format bir şeyler çekiyor ama
eziyeti, fazla mesaiyi görünce anında vazgeçiyorum.
Dijital-analog
çekişmesi ve buna bağlı olarak analog film üretiminin gelecekte biteceği
öngörüldüğüne göre yorgan gitti kavga bitti mi olacak ya da bu durum gelecekte
analog teknolojiyle çekilen fotoğrafların değerinin artmasına mı sebep olacak?
Zaten istediğiniz filmi bulmakta çok zorlanıyorsunuz.
Doğrusu buzlukta sakladığım stok tükendiğinde tekrar film arayacağımı da
zannetmiyorum. Yorgan gideli yıllar oldu. Kavga ise analogun nakavt olması ile
sonlandı. Değer artması diye bir şey ise söz konusu bile olamaz.
Fotoğrafı ne ile çektiğiniz hiçbir zaman önemli olmadı. Ne çektiğiniz nasıl
çektiğiniz her zaman daha önemliydi.
Portfolyonuzda
siyah-beyaz çalışmaların yoğunluğu dikkat çekiyor, farklılık olması açısında
renklerin baskın olduğu (ispanyadaki domates festivali vb.) bir proje yapmayı
düşündünüz mü?
Fotoğraf çekmeye başladığımda ülkemizde henüz renkli film
yoktu. Siyah Beyaza yatkınlık biraz da o yüzden, bunun dışında oluşturduğum
kompozisyonda renk illa gerekli değilse, oyumu renksizden yana kullanıyorum. Domates Festivaline rastlarsam elbette fotoğraflarım. Kan
kırmızı fotoğrafları da ilk size gösteririm.
Emek harcamadan
binlerce fotoğrafa kısa sürelerde bakıp tüketiyoruz, fotoğrafa kolay erişim
onun değerini azaltmış mıdır?
Fotoğrafta bir değer azalması söz konusu değil. Aksine siz
de farkındasınızdır. Son dönemde yükselen değer haline geldi. Çok değil on yıl öncesinde Türkiye’de fotoğraf ile uğraşan
sayılı insan vardı. Az kişiydik ve birbirimizi tanırdık. Şimdi, fotoğraf
paylaşım sitelerinin yüz binlere yaklaşan üyeleri var. Bu insanlar an be an
fotoğraf çekip paylaşıyorlar. Ne kadar çok olursa olsun, çekilen her bir kare
değerlidir. Yüz yıl sonra bu karelere bakılarak hakkımızda bir şeyler
öğrenecekler. İyi fotoğraf ise hemcinslerinin miktarından bağımsızdır. Az
bulunur ama iyi kare iyi karedir…
İnternet üzerinde
görsel bakış açımızı geliştirmek için görebileceğimiz yüzlerce fotoğraf sitesi
var, yeni başlayan veya amatör düzeyde olan kullanıcıların estetik bakış
açılarının gelişimi açısından tavsiye edebileceğiniz fotoğraf siteleri var mı?
Fotoğraf sitelerinin ne yaptıklarından çok yayınlanan
fotoğrafların çeşitliliği ve kalitesi önemli, sadece ustaların, iyi
fotoğrafçıların süper karelerine bakmak kişisel gelişim için yeterli değildir.
Nerede yanlış yapılmış, doğrusu nasıl olmalıydı gibi sorular eşliğinde izlenen
kötü fotoğraf ta en az iyisi kadar eğiticidir.
Reklam, haber, anı vb.
amaçlar dışında çekilen sanatsal fotoğrafların işlevsel bir değeri var mıdır? Dolayısıyla
sizce fotoğraf ne işe yarar?
Reklam, tanıtım fotoğrafları belli bir amaca hizmet eder. Hizmet ettiği obje veya suje ile birlikte vardır. Aynı şeyi haber fotoğrafları
için de söyleyebiliriz. Çok kaba bir tarif olacak ama bağlı olduğu haberin
zamanı geçtiğinde haber fotoğrafının da işlevi bitmiş olur. Bu tarifin
İstisnaları elbette vardır fakat bu kategorileri sanat adına yapılan
fotoğraftan ayrı tutmak gerekir.
Sanat kaygısı ile yapılan fotoğraf ne işe yarar sorusunun
cevabı ise basittir. Resim, müzik, heykel ne işe yararsa fotoğraf ta o işe
yarar. Maddi fayda beklemek anlamsızdır.
Günümüzde sayıları
hızla artan fotoğraf kritik sitelerinin eleştiri kültürüne olan katkısı ya da
olumsuz etkisi hakkında düşünceleriniz nedir?
Fotoğraf paylaşım sitelerinin fotoğrafa olumlu katkısı
yadsınamaz. Kullanılan dilin, üslubun muhakkak önemi var fakat bundan daha
önemlisi insanların ilgisini fotoğrafa yöneltmek ve fotoğrafın bir değer olduğu
konusunda bilinç oluşturmak adına bu sitelerin pozitif etkisi yüksektir.
Bu siteler ilk kurulduğu zamanlarda kullanıcıların yanlış
yönlendirildiğini düşünüyorum. “İzlediğiniz fotoğraf size ne düşündürüyor? Sizde
hangi duyguları uyandırdı? “ gibi sorular yerine kadrajı, kompozisyonu,
estetiği değerlendirmeleri istendi. Kompozisyon özellikle estetik günlük
kullanımının aksine ağır kavramlardır. Bir çırpıda iki kelime ile tarif
edilmesi zordur. Hal böyle iken bahsettiğimiz sitelerde yer alan eleştirilerde
komik hatta absürt bir takım tanımlamalar olması doğaldır.
Fotoğraf çekmek öğrenilebilir
mi yoksa yetenek gerektiren bir iş midir?
Elbette öğrenilir. Eğitim, pratik ve gözlem yapılması sonucu
doğru fotoğraf çekmek öğrenilir.
Ancak doğru fotoğraf demek, iyi fotoğraf demek değildir.
Yine iyi fotoğraf içeriği iyi olan fotoğraf anlamına da
gelmez. İyi fotoğraf demek kurallara uygun çekilmiş fotoğraf ta değildir.
İyi fotoğraf hikâyesi olan fotoğraftır. İzleyeni şaşırtan
gri hücrelerine yer eden, amacı olan fotoğraftır. İşte tam burada yetenek
devreye girer. Eğitim ile doğru fotoğraf çekmek öğrenilir ama fark yaratan
fotoğraflar, fotoğrafçının yeteneği, yaratıcılığı ile şekillenir.
İyi bir fotoğrafı çok
iyi ekipman sayesinde mi ya da iyi bir göz ve bakış açısıyla mı çekeriz?
Fotoğraf beyin ile çekilir. Makine araçtır. Ekipmanın önemi
elbette vardır. Fakat öyle büyük paralar harcayarak üst düzey aletler edinerek
iyi fotoğraf çekilmez. Harcanan o para ekipman değil kişisel gelişime harcansa
daha doğru olur.
Marka fetişizmi
hakkında ne düşünüyorsunuz?
Komik…
İşin eğlenceli kısmı bunlar. Takım tutar gibi
Canoncu-Nikoncu olmak garip olsa da eğlenceli…
Bilgisayar müdahalesi
yapılan fotoğraflar bazı fotoğraf severler tarafından tepki topluyor.
Manipülasyon ya da kurgusal çalışmalar fotoğrafın ruhuna aykırı mı? Fotoğraf
yalın, sade ve gerçekten o anı olduğu gibi mi yansıtmalı?
O anı olduğu gibi yansıtmak fotoğrafın işi değildir. Her
fotoğraf deklanşöre basana gör şekillenir. Onun duygusuna, düşüncesine, dünya
görüşüne göre oluşur.
Körfez savaşı sırasında çekilmiş bir fotoğraf vardı;
Üç farklı kadraj ile dünya medyasında yer aldı. Birincisi
fotoğrafın orjinaliydi. İçeriğini kabaca tarif etmek gerekirse;
'Yerde oturan yaralı bir ıraklı çocuk, çocuğun solunda ona matarası ile su ikram eden Amerikalı asker ile çocuğun hemen sağında (güvenlik sağlamak için olsa gerek) silahını yaralı çocuğa doğrultmuş bir başka asker vardı.
Irak medyası bu fotoğrafı soldan kırparak, yaralı çocuğa silahını doğrultmuş asker fotoğrafı olarak yayınlarken, Amerika medyası sağdan kırpıp yaralı çocuğa kendi matarası ile su içiren asker fotoğrafı olarak yayınladı.''
Yukarıda anlattığım medyanın fotoğrafı kendi çıkarları
doğrultusunda kullanmasına örnek olarak görülse de aynı manipülasyonu
fotoğrafçı da rahatlıkla yapabilirdi. Objektifini hafif sağa kaydırarak çekse
farklı sola kaydırarak çekse farklı bir kare elde edebilirdi.
Sonuçta vizör denilen daracık bir pencereden gördüklerimizi
yansıtmaya çalışıyoruz. O daracık pencere ise kendi içsel penceremizden başka
bir şey değil.
Bu olayın bir yönü iken işin diğer tarafında sanatsal
kaygılar yer almaktadır.
Yukarıda bir soruya verdiğim cevabı burada tekrar etmek
istiyorum;
Tüm sanat dalları bir yaratma, bir yorumlama süreci içerir.
Ressam imgelemlerle hareket eder ve olmayan bir şeyi ortaya koyar. Müzisyen de
keza aynı şekilde kendi yorumu ile olmayan bir şeyi oluşturur.
Oysa düz fotoğraf öyle değildir. Yanlış olarak var olanı
kaydetme çabası yanılgısına düşer.
Belgesel ve haber fotoğrafını manipüle etmek ahlaksızlıktır.
Ama sanat adına yapılan fotoğrafta yaratıcılık ve yorum olması gerekir.
Fotoğrafçı bu yorumu ister çekim öncesi
kurgu-koreografi-makyaj olarak yapar isterse çekim sonrası fotoğraf işleme
programları marifeti ile yapar.
Bu müdahale doğru yapılmışsa ve içerinde yaratıcılık
barındırıyorsa son ürün olan kareyi sanata daha çok yaklaştırır.
Teknolojinin
gelişimiyle geçmişe göre çok daha fazla insanın fotoğraf çekebilmesi aslında işi
daha demokratik hale getirmiş gibi gözüküyor, bu durum rekabeti arttırmış
mıdır?
Artırsın tabii, fotoğraf kimsenin tekelinde değildir.
Özellikle İstanbul dukalığının fotoğraftan elini çekmesinin vakti çoktan geldi.
Onlara yakın olmayanın ne sergisi görülür ne albümü çıkar ne de jürilerde yer
alabilir. Oysa son dönemde Anadolu’da olağanüstü işler başaran dernekler
topluluklar türedi. Gönülden iş yapan, verici, aydınlık insanlar bunlar.
Kendini tekrardan öte iş yapmayan ahı gitmiş vahı kalmış sözüm ona üstatlardan
değiller. Hem rekabet iyidir, insanı diri tutar…
Çektiğimiz
fotoğrafları bastırmadan bilgisayarlarımızda unutuyoruz, Erdal Kınacı fotoğraflarını
kağıt üzerinde mi değerlendirir ya da ekran üzerinden eleyerek beğendiklerini
mi bastırır?
Baskıya bakmayı ekrana bakmaya yeğlerim.Baskı denilen şey ucuz ve daha kolay erişilebilir olsa
ekranın yüzüne bakmam ama nerede o şans?
Gelecekteki
projelerinizden kısaca bahseder misiniz?
Biliyorsunuz ülkemiz fotoğrafçıları arasında kaybolan
meslekleri fotoğraflamak çok moda. Süpürgecisinden demircisine, bakırcısından
saatçisine yığınla fotoğraf bir o kadar seri-proje üretildi, üretilmeye devam
ediyor. Şu sıralar bu durumun aksine belli bir konsept içerisinde
kaybolmayan meslekleri görüntülemeye çalışıyorum. İyice olgunlaştıktan sonra
paylaşırız.
Samimi sohbetiniz için teşekkürler.
Ben teşekkür ederim.