Sergi:Sisters of Persephone

Leica Gallery İstanbul 16 Aralık 2017 – 3 Mart 2018 tarihleri arasında Anni Leppälä ve Nazif Topçuoğlu’nun eserlerinden oluşan “Sisters of Persephone” adlı sergiye ev sahipliği yapıyor.

Sergi ismini 20. yüzyılın en beğenilen şairlerinden biri olan Sylvia Plath’ın “Two Sisters of Persphone” başlıklı şiirinden alıyor. Şiirde tasvir edilen iki kadın Sylvia Plath’ın hayat hikayesine, şairin içinde barındırdığı farklı kişiliklere, şiire ismini veren mitolojik karakter Persephone’un iki dünya arasındaki hayatına (Zeus ile Demeter’in kızı; yeraltına kaçırılmış ölüler ülkesi tanrıçası) referans veriyor. “Sisters of Persephone” iç dünyasında veya gerçek hayatta ikilem yaşayan kadınların hikayelerini yeniden yorumlamak ve empati kurmak için bir fırsat yaratıyor. 

Anni Leppälä edebi referans

ları ve kişisel deneyimlerini bir araya getirirken, Nazif Topçuoğlu sanat tarihi, batı edebiyatı ve dini hikayelerle Türkiye’deki kadın algısına dair sorular ortaya atıyor.

Anni Leppälä’nın mekana özgü yerleştirmeleri, adeta zamanı donduran ve gerçekle hayal arasında gidip gelen fotoğraflardan oluşuyor. Leppälä’nın her eseri en sonunda artarda sıralanarak bir şiiri veya romanı oluşturan cümlelerin birer kelimesi gibi görülebiliyor. 

19. yüzyılda sahnelenen “canlı tablolara” benzeyen alegorik görüntüler oluşturan Nazif Topçuoğlu’nun - kimi zaman geleneksel erkek rollerini kadınların oynadığı - kurguları ise eğitimli Türk kızlarının gerçek yaşam deneyimlerini yansıtıyor.

Köklerden Dallara: Fotoğraf Ormanlarında Bir Gezinti

Fotoğrafın alternatif tarihini, bu alana sanatçı ve akademisyen kimlikleri ile damgasını vurmuş, Türkiye’de ve yurtdışında birçok sergi ile ismini duyurmuş, bugünün fotoğrafını anlamak için illa ki tarihini karıştırmak gerektiğini savunan iki önemli isimden dinliyoruz. Ahmet Elhan ve Murat Germen, Leica Akademie İstanbul’a özel hazırladıkları bu seminerde bizi geçmiş yüzyıllardan bugüne bir fotoğraf yolculuğuna çıkarıyor:

Yüzyıllardır karanlık odalarda bekleyen tohumlar, 19.yüzyıl başında güneşin diriltici ışıklarını üzerlerinde hissedince filiz vermeye başladılar. Küçücük narin filizler, uzun ve karanlık bekleyişin sona ermesinin getirdiği coşkusuyla hızla çoğaldılar, yayıldılar. 20.yüzyıl serpilip gelişmiş fidanların boy atmasının, gürleşmesinin, dal budak sarmasının ve korular oluşturmasının yüzyılı oldu. Içinde bulunduğumuz 21.yüzyılda ise büyük bir ormanlar topluluğunun ortasında neredeyse kaybolmuş durumdayız. Yolumuzu izimizi belirlemek için bütün olup bitene bir kez daha bakmanın yararlı olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle tohumdan ormana, köklerden dallara uzanan yollarda bazı köşe taşlarının üzerinde duracak ve içinde bulunduğumuz noktadan onları tekrar ele alacağız.

Osman Erden’den Sanat Tarihinde Hiciv'i Dinliyoruz

"Bir olayın veya kişinin mizahla eleştirildiği bir tür olan hiciv bazen sert bir sarkastizm bazen de zekice bir ironi olarak karşımıza çıkar. Antik Dönemde özellikle Yunan tiyatrosunda ilk örneklerine rastladığımız bu şaşırtıcı yöntem sanat alanının neredeyse bütün dallarında kendisini gösterir. Hiciv yeri geldiği zaman güçlü olana karşı en etkili mücadele yöntemlerinden biri olmuştur. Nitekim Thomas Hoepker'in Leica Gallery İstanbul'daki kişisel sergisine verilen "Ani Bir Zafer" başlığı, Thomas Hobbes'un mizah üzerine tanımından ilham alarak “Belki mizah bizi daha esaslılarına götürecek ani bir zaferdir” fikri ile oluştu. "Sanat Tarihinde Hiciv" başlıklı bu söyleyişi Antik Dönemden günümüze, Aristophanes'den Moliére'e, William Hogarth'dan Honoré Daumier'ye, Jonathan Swift'ten Charlie Chaplin'e, tiyatro, edebiyat, resim ve sinemada hicvin neden ortaya çıktığına, sanattaki işlevine ve nasıl yorumlandığına, örnekler üzerinden değinecektir."

Magnum Fotoğrafçısı Thomas Hoepker’in Sergisi İstanbul'da

Leica Gallery İstanbul, Magnum fotoğrafçısı Thomas Hoepker’in “Ani Bir Zafer” başlıklı, sergisi ile ağırlıyor. 

Sergi, “Ani Bir Zafer” adını 17. yüzyıl filozoflarından Thomas Hobbes'un “Belki mizah bizi daha esaslılarına götürecek ani bir zaferdir” cümlesinden alıyor.

Sergide yer alan seçki efsane boksör Muhammed Ali’nin 1966 yılında çekilen karelerinden, 11 Eylül 2001’de insanın yarattığı zulüm ile insan ruhunun hafifliğini bir araya getirdiği tarihe damga vurmuş fotoğrafına kadar Hoepker’ın siyasi ya da gündelik konulara sıra dışı açılardan yaklaşan eserlerinden oluşuyor.

Sergi, 24 Mart-3 Haziran 2017 tarihleri arasında Leica Gallery İstanbul’da ücretsiz olarak ziyaret edilebilir.

Kurt Hutton'un Sergisi Leica Gallery'de

Foto muhabirliğinin öncülerinden ve fotoğrafları ile tarihe ışık tutan foto muhabiri Kurt Hutton’ın eserleri Leica Gallery'de Sergilenecek. Dünyanın birçok ülkesinde yoğun ilgi ile karşılanan “Strazburg’dan Londra’ya – Hübschmann’dan Hutton’a” başlıklı sergi, 29 Aralık 2016- 11 Mart 2017 tarihleri arasında görülebilir.

Leica Gallery İstanbul, İngiltere’de fotojurnalizmin kurucularından kabul edilen Kurt Hutton’ın Türkiye’deki ilk sergisine ev sahipliği yapıyor. İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya’dan kaçarak İngiliz vatandaşlığına geçerken korunma amaçlı ismini değiştiren Hutton’ın eserleri bizi savaş sonrası İngiltere’ye götürüyor. Picture Post dergisinin kuruluşunda büyük rol oynayan Hutton’ın 35 mm objektifinden dönemin Avrupa’sını izliyoruz. 
Sergi, Hutton’un “Bir fotoğrafçı için fotoğrafını çektiği kişilerin kendisine bir anlam ifade etmesi gerekir, işte o zaman o kişilerin kendileri adına konuşan bir fotoğrafını çekebilecektir” cümlesiyle özetlediği sanatsal yolculuğundan kesitlerden oluşuyor. Sergide, ayrıca Hutton’ın Leica fotoğraf makinesi ile çektiği, İngiliz işçi sınıfının hayatı ile refah içinde yaşayanların hikâyelerini gözler önüne seren fotoğraflar da yer alıyor. Weekly Illustrated, Picture Post dergilerinde 900’ün üzerinde fotoğraflı makalesi yayınlanan Kurt Hutton aynı zamanda foto muhabirliğinin de kurucuları arasında gösteriliyor.