
Sanatçı “Islak Kent” serisinde, dünya metropolü olma arzusuyla şekillendirilen İstanbul’un hızlı dönüşüm ve değişimini, 19. yüzyıldan kalma “yavaş” bir fotoğraf üretim tekniğini kullanarak eleştiriyor. Kentsel dönüşüm ve “soylulaştırma” projelerinin sunduğu yeni yapı ve yerleşim alanlarını, içerdiği tüm çelişkileriyle konu eden sanatçı, bu olgunun toplumun çöküşünde ve bireylerdeki psikolojik semptomların belirişinde nasıl meydana geldiğini deşifre etmeye çalışmakta.
Sanatçı doğal, organik ve kendiliğinden oluşmuş olan yerine, legal işgaller sonrası yükselen ve yeni vaatlerle pazarlanan korunaklı, elit ve lüks yapıların sunumuyla gelişen yeni ilişki ve sorun ağlarını tespit etme ve sunma adına plaza, avm ve kentsel dönüşüm bölgelerinde defalarca kez “arazi” çalışmaları gerçekleştirdi.