Palomäki’nin portreleri zamansız bir niteliğe sahip. Gözlemlediği konular ile duygusal olarak örtüşme yeteneğine sahip az sayıdaki fotoğrafçıdan biri olan Palomäki, sonsuz merak ve tutkusunun yansıması niteliğinde bir güven atmosferi yaratıyor. Bu bağ sayesinde, konu ettiği kişinin masumiyetini yakalamayı başarıyor. Gölgelerin içinden çıkar gibi gözüken bu portreler, gözlerindeki ifade ile bizi kendilerine çekiyor. Bu çalışmalar, Palomäki’ye benzer şekilde iç pusulalarını kullanarak insan ruhu içinde yolculuk yapmayı başaran sanatçılardan, Diane Arbus, Pierre Gonnord ve Francesca Woodman’ı akla getiriyor.Palomäki’nin son serisi “Shared”, çok parçalı bir tema olan kardeşliği ele alıyor. Doğumdan itibaren sahip olduğumuz bedensel bu bağ, kendini bireyler arası ve aile içi ilişkilerde güçlü bir biçimde gösteriyor. Fotoğraflanan kardeşlerin titizlikle seçimi sonucunda her bir portrede eşsiz ve birleştirici bir karşılaşma ortaya çıkıyor. Palomäki’nin portreleri aslında birer otoportre olarak da görülebilir; zira bunlar, sanatçının bizzat inşa edip beslediği anlık fakat son derece yoğun ilişkilerin yansımaları. Palomäki’ye göre: “Çektiğim her bir portre aslında benim de bir fotoğrafım. Görmeyi seçtiğim şey ve onunla yüzleşme şeklim, kaçınılmaz şekilde ortaya çıkan imgeyi de belirliyor”.
Palomäki, kişisel sergisi “Shared”de yer alan portreler ile, izleyicileri kardeşler arası ilişkinin fiziksel, psikolojik ve duygusal yanları üzerine düşünmeye davet ediyor.
Sergi 24 Şubat 2018 tarihine kadar Zilberman Gallery'de görülebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder