Ana içeriğe atla

Robert Mapplethorpe Sergisi Galeri Nevde


Sergide, biyografik bir anlatımdan kaçınarak daha az bilinen eserleri aracılığıyla Robert Mapplethorpe'un farklı bir bağlama yerleştirilmesi ve sanatının en esas yönlerinin görünür kılınmasıyla, izleyicilere yeni bir bakış sunulması hedefleniyor. Bu sebeple, üretimleri arasında en az kurgulanmış olan; hatta belgeleyici sayılabilecek S&M görüntüleri, Polaroid'leri ve otoportreleri seçkinin dışında tutuluyor.

Eserlerinde heykelsi ve resimsel nitelikleri vurgulamak Mapplethorpe'u kariyeri boyunca yönlendiren bir dürtüdür. "Photo-Seccessionists" akımın Stieglitz, Day ve Steichen gibi isimlerinin yanı sıra fotoğrafın öncüsü Nadar'dan büyük ölçüde etkilenen Mapplethorpe'un fotoğrafları 1970'lerin başında klasik bir form anlayışına doğru evrilir. Buna paralel olarak, Polaroid'i bırakıp, kare formatlı vizörün sınırları içinde daha yavaş çalışmasını zorunlu kılan Hasselblad 500'ü kullanmaya başlamasıyla sanatında doğaçlamayı bütünüyle terk eder.
Bu yalın kompozisyonlara büyük bir denetim ve formlara yönelik takıntılı sayılabilecek bir ilgi hakimdir. Özün açığa çıkartılması, nesnenin gerçeğe uygun olarak yeniden üretimini ikinci plana atmak pahasına fazlalıklardan arındırılmasını gerektirir. Susan Sontag'in sözleriyle, Mapplethorpe'un eserleri "birşey hakkında bir gerçek değil, o şeyin en güçlü hali" dir. Fotoğrafın anlatımcı yönü bütünüyle bastırılır ve biçimin kendisi nihai öncelik haline gelir.
Mapplethorpe'un ışık ve hareket üzerindeki mutlak kontrolü üretim sürecinde önemli bir faktördür. Chiaroscuro varyasyonları geometrik formlara hacim kazandırırken, hareketsizlik heykelsi etkiyi güçlendirir. Zamanda asılı kalmış olmakla birlikte her bir imaj önceden hesaplanarak rastlantısallığı tamamıyla bertaraf eden, uzun ve zahmetli mise-en-scene'lerin sonucudur.


Yıllar boyunca fotoğrafladığı vücut geliştiriciler, heykele duyduğu büyük ilginin somut örneğidir. Bu bedenlerle ilgilenmesinin ardında, daha erken tarihli pornografik çalışmalarından farklı; kendi sanat pratiğinde de temel bir konu olan disiplin ile ilişkili bir neden yatar. Ölüme ve bozulmaya karşı bağışık gibi duran siyahi erkek bedenleri, yeni, formel bir erotizm alanı açarlar.
Sanat yaşamının başında fotoğraftan yararlanarak çeşitli kolaj işler üreten Mapplethorpe, fotoğraflarında da içsel olarak fragmanlar estetiğine yönelir. Bu eğilim özellikle, uzuvları ampütasyona uğratırcasına kırptığı ve bu sayede en detaylı şekilde araştırdığı beden parçalarında öne çıkar. Bedenlerden koparılan uzuvlar, fiziksel ve duyumsal bütünden de sıyrılır. Buna karşılık hiç bir zaman "İsimsiz" değildirler. Bilerek, başlı başına bir sanat eseri kabul ettiği fragman, Mapplethorpe için geleneksel olan bütün resim kadar kusursuzdur. Bu yaklaşım, Michelengelo veya benzeri herhangi bir ustanın kalem ve mürekkep ile yaptığı etüdlerden bir bakıma farksızdır.
İzleyiciler çoğu zaman çiçekler ve cinsellik içeren beden parçaları gibi farklı konular arasında bir tür yakınlık sezerler. Ancak Mapplethorpe, zaten doğrudan fotoğraflandırmış olduğu cinselliğin fikrini çağrıştırmak için alegorilere ihtiyaç duymamaktadır. Bu benzerliklerin varlığı, sanatçının yakalamaya çalıştığı şeyin, formlara yüklenen semboller değil; formun kendisi olduğunu doğrular. Cisimleri görsel olarak bağlayan da Mapplethorpe'un gözü ve tutarlı yaklaşımıdır.
Eserlerinde sürekli olarak tekrar eden ikilik, sanatçının kendi yaşadığı çağın doğası gereğidir. İyi ve kötü, ışık ve gölge, geçmiş ve gelecek, maskülen ve feminen. Çabası, hapsedici olan herşeyden özgürleşmektir. Bütünüyle çağdaş olan bir bağlam içinde, Mapplethorpe ebedi olan bir güzelliği arzular.
Robert Mapplethorpe 1946 yılında Floral Park, Queens, ABD'de doğdu. Mezun olduğu Brooklyn'deki Pratt Institute'ta pek çok farklı malzemeyi kullanarak ilk eserlerini üretti. Bu erken tarihli eserlerinde fotoğrafa ihtiyaç duyması üzerine 1970'lerin ortasında Polaroid kamera ile tanıştı ve zamanla ana disiplinini fotoğraf olarak belirledi. Yetmişli yıllarda çektiği fotoğraflar New York'un AIDS öncesi underground yaşam tarzıyla içiçe olan özel yaşamından izler taşıdı. 1980'lerin başında ise fotoğrafları daha formel ve klasik bir stile erişti. Ölümünden bir yıl önce, 1988 yılında Whitney Müzesi'nde ilk büyük retrospektif sergisi düzenlendi. Sanatçı aynı yıl eserlerini temsil etmek ve HIV araştırmalarını desteklemek üzere adını taşıyan vakfı kurdu.

Robert Mapplethorpe Türkiye'de Galeri Nev İstanbul tarafından temsil edilmektedir.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İzzet Keribar’ın “Renklerin Yolculuğu” Sergisi İstanbul Modernde

 “Renklerin Yolculuğu”, İzzet Keribar’ın (d. 1936) bir buçuk milyona yakın kareyi içeren arşivinden bir seçkiyi izleyicilerle buluşturuyor. Sergi, sanatçının alameti farikası haline gelen renk, ışık, doku ve grafik ögeler gibi biçimsel unsurları içeren fotoğraflarını öne çıkarırken, Keribar’ın yıllar içinde değişen tarzını da gözler önüne seriyor ve izleyicileri farklı zaman ve mekânlara renkli bir yolculuğa davet ediyor. Altı bölümden oluşan serginin ilk bölümü, sanatçının 1950’lerde İstanbul’un hızla değişmekte olan sokak hayatını ve Güney Kore’nin kent ve kırsalını belgelediği çalışmalarına yer veriyor. Serginin ikinci bölümü, Keribar’ın 1980’lerden itibaren İstanbul’un farklı semtlerindeki günlük hayatı kayıt altına aldığı yapıtlarını bir araya getiriyor. Serginin üçüncü ve dördüncü bölümleri, Keribar’ın çoğunlukla kullandığı doğal ışık ve renkler aracılığıyla “sıradan”ı “sıra dışı” hale getirdiği, Türkiye ve dünyanın farklı noktalarına yaptığı seyahatlerde ürettiği doğa ve ...

Barış Manço ile 7 den 77 ye Fotoğrafları Sergisi

Erkmen Sağlam, 140 farklı ülkeyi dolaşarak Ekvator’dan Kutuplara yaklaşık 800 bin kilometreden fazla yol kateden, Türkiye’yi karış karış gezerek ekranlara taşıyan “Barış Manço ile 7’den 77’ye Programı’nın” çok özel fotoğraflarını öyküleri ile izleyenlerle paylaştı… Her fotoğraf Erkmen Sağlam'ın kaleminden kısa hikayeleri ile tam bir belgesel niteliği taşımakta. Bu çok özel serginin açılışında; tam 13 yıl boyunca Barış Manço’nun efsane grubu Kurtalan Ekspresle birlikte olan ve ‘’Mançoloji’’ albümünün aranjörlük ve müzik direktörlüğünü yapan Eser Taşkıran’ın Barış Manço şarkılarından oluşan müzik dinletisinin yanı sıra Mine Mucur (Mine Abla) eşliğinde “Adam Olacak Çocuk‘’ yarışması da yıllar sonra tekrarlanacak. Ve serginin açılışı sunumunu da İzzet Öz yapacak. Erkmen Sağlam’ın Objektifinden ‘Barış Manço ile 7’den 77 ye Fotoğrafları Sergisi’ 22 Nisan-09 Mayıs tarihleri arasında, Beyoğlu Belediyesi Sanat Galerisi’nde   Barış Manço sevenlerin ziyaretine ücretsiz olarak açık kalacak....

212 Photography Istanbul Sebastião Salgado’nun “Genesis” Sergisiyle Kapılarını Açıyor

 Bu yıl  yedincisi  düzenlenecek olan  212 Photography Istanbul (28 Eylül - 13 Ekim 2024) fotoğrafın yanı sıra farklı disiplinleri dahil ettiği kapsamlı programıyla İstanbul’un farklı rotalarında sanatseverleri ağırlamaya hazırlanıyor.  Yedinci edisyonunda 212 Photography Istanbul, çağımızın en önemli fotoğrafçılarından ve aktivistlerinden biri olan Sebastião Salgado’nun “Genesis” sergisiyle İstanbul’u büyülemeye hazırlanıyor. Sergi, 28 Eylül’den itibaren Aralık sonuna kadar T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteği ile Türkiye Kültür Yolu Festivali kapsamında MSGSÜ Tophane-i Amire Kültür Sanat Merkezi’nde 3 ay boyunca ziyarete açık olacak.   Festival, bu sene yine program içeriği ile takipçilerine çok özel bir keşif rotası sunacak. Sanatçıların modadan gastronomiye, mimariden yeni medyaya farklı yaratıcı disiplinlerden projeleri yer alacak. Sergilerin yanı sıra festival programında atölye, söyleşi, film gösterimleri, konserler, dans/performans gibi p...