Çarşamba

Reklam Fotoğrafçısı Fethi İzan İle Söyleşi

Fotoğraf hikayeniz nasıl başladı ve reklam alanını tercih etmenizin sebebi nedir?
Fotoğrafa ilgi duymam lise hayatımda başladı. Ilk denemelerimi halamdan aldığım fotoğraf makinası ile yapıyordum Adana Koleji’nde okul müdürümüzün kızı Leyla Küstü, Ankara Basın Yayın mezunuydu, okulumuzdaki fotoğraf kulübünde fotoğraf dersi veriyordu ve bende bu kulübe üyeydim. Aynı zamanda Adana Fotoğraf Amatörleri Derneği (AFAD) ile tanışmamın da fotoğrafı başka türlü algılamamda etkisi vardır. Daha sonra Çukurova Üniversitesi Kimya bölümüne girdim. Kimya, fen bilimleri arasında sevdiğim bir dal olsa da güzel sanatlar bana daha cazip geliyordu ama seksenli yıllar Adana’da güzel sanatlar fakülteleri yoktu. Fen fakültesinde okurken okul gazetesini çıkartmak ve fotoğraf yarışmalarına katılmak fotoğrafa olan tutkumun daha da artmasına ve fotoğrafımın gelişmesine sebep oldu.
AFAD’da kursiyer olarak başladığım süreci eğitimci olarak devam ettirdim ve bir sür sonra da yaşamımı fotoğraf ile sürdürmeye karar verdim. Kimya bölümünü bıraktım ve 1989 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Fotoğraf bölümünü kazandım. Öğrenciliğim süresince çalışmam da gerektiği için gazeteciliğin bana uygun olacağını düşündüm. Gazetede çalışmam hem İstanbul’u tanımak hem de bolca fotoğraf çekme yani film harcama özgürlüğü veriyordu. Sonuçta ne kadar çok fotoğraf çekerseniz bu sizin fotoğraf alanında gelişmeniz için katkı sağlıyor. Reklam fotoğrafçılığını tercih etmemin sebebi ise, basında çalışırken benim alanımın haber fotoğrafçılığı ve hayatımı fotoğraftan kazanmanın yönteminin bu olmadığına karar vermemdi. 1990’lı yılların başlarında reklamcılık yükselen bir değerdi. Tanıtım fotoğrafı çekmek hoşuma gidiyordu, 1,5-2 sene kadar o yılların popüler tanıtım yöntemlerinden multivizyon üzerine çalıştıktan sonra reklamcılığı öğrendim. Multivizyon çok fazla dala ayrılan bir branş ve 1980 ve 90’ lı yıllarda çok rağbet gören bir prezentasyon biçimiydi ama günümüzde video projeksiyon cihazları geliştikten sonra böyle bir alana gerek kalmadı. Halen dia projeksiyon makinasının verdiği görüntü kalitesi bir projeksiyon makinasında yoktur diyebilirim. Bunu dijitali küçümsemek adına söylemiyorum sonuç olarak dijital teknoloji sayesinde fotoğraf çok gelişti. Fotoğraf herkese ulaştı.

P Blok’tan kısaca bahseder misiniz burada ne tür hizmetler veriyorsunuz?

2010 yılında eşim Hüsniye Ünal İzan (Reklam Prodüktörü) ve diğer ortağım Onur Aynagöz (Grafik Tasarımcı) bir araya gelerek kurduğumuz bir işletme, batıda bu tarz stüdyolara “Creativie Production Studio” deniyor. Türkiye’de tam olarak bir karşılığı yok ama görsel üretim ya da yaratım merkezi denilebilir. P Blok fotoğraf ve hareketli görüntü adına her türlü görselin yaratıldığı, 450 m2 alanın içine yerleşen, 3 kattan oluşan, yüksekliği 6 metreye ulaşan 2 stüdyosunun olduğu bir mekan. İçine arabanın da girebildiği veya çeşitli mekanların kurgulanabildiği bir fotoğraf çekim platosudur. Özet olarak fotoğrafın daha kaliteli üretilmesini sağlamak amacıyla kurulmuş bir işletme denilebilir.

Reklam fotoğrafçısı tasarım ve fikir geliştirme aşamalarına da dahil olur mu? Ajans ya da müşteri ile nasıl bir çalışma içinde oluyorsunuz?




Bazı işler, fotoğrafçının tarzına ve o işi nasıl çözümlediğine göre gelir. Bir aşamaya kadar konsepti belirlenmiş olan fikirler fotoğrafçı tarafından görüş alınarak tamamlanır ya da çekim sırasında ilk planlandığının dışında bir yere gidebilir. Bu fotoğrafçı ve o işi yaratan ekibin uyumlu çalışmasına bağlıdır. Bu insanlar daha önceki işlerden de tanışıyorlarsa ve bu süreçte birbiriyle beraber iş yapma alışkanlıkları da oluşmuşsa sonuç olarak ortaya çok iyi işler çıkar. Fotoğrafçının tarzı ile fikrin örtüşmesine bağlı da diyebiliriz. Tabi her fotoğrafçıya işin bu şekilde gelme şansı yoktur.

Fotoğraf çekmek genelde bireysel bir iştir ama reklam fotoğrafında ekibin rolü çok önemli olmalı.

Zaman zaman verdiğim seminerlerde bu durumdan bahsediyorum, mesela ben reklam fotoğrafında bu fotoğrafı ben çektim gibi bir cümle kurmam. Çünkü reklam görseli oluşturma aşamasında fotoğraf yönetmenliği yapıyorum gibi görürüm kendimi...



Sinemadaki gibi mi?
Evet, bir film çekilirken yazar, sanat yönetmeni, oyuncular, ışıkçılar, set ekibi, makyöz, kuaför gibi çalışanları yöneten, görüntüye karar veren kişi yönetmense, reklam fotoğrafındaki yönetmen de fotoğrafçıdır. Reklam Fotoğrafçısı, ekibiyle uyumlu bir şekilde işin planını yapıp kurgulanmasını sağlayarak güzel bir görsel ortaya çıkmasını sağlayan kişidir diyebiliriz.

Dijital teknoloji görüntüleme cihazlarında köklü bir değişime neden oldu, analog dönemi de yaşamış biri olarak reklam fotoğrafçılığı açısından bu değişimi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Analog dönem nostaljik bir süreç olarak aklımıza zaman zaman geliyor. O dönemdeki işleri daha yavaş yapmak (acele etmeden demlenerek yapmak) tek özlediğim şey diyebilirim. Dijital çağın hızlılığı, denemelerin daha çabuk yapılabilmesi kaliteyi çok arttırdı başka bir yere götürdü bizi ama bence bu teknolojik imkânları daha çabuk iş yapma yönünde değil de daha kaliteli iş üretme yönünde kullanmalıyız.

Son günlerde belgesel fotoğraf alanında yapılan manipülasyonlar gündemde. Reklam görsellerinde ise rötuş ve manipülasyon olmazsa olmazlardan diyebilir miyiz? Reklam fotoğrafında manipülasyonun rolü nedir?
Reklam fotoğrafının kendisi manipülasyondur, neticede belgesel çekmiyoruz. Reklam fotoğrafında doğru yapılan manipülasyon işin çok daha etkili olmasına ve fikri daha etkili anlatmasına sebep olduğu gibi zaman kazanmamızı da sağlar. Çünkü eskiden analog dönemde yaptığınız bir görüntüyü üst üste bindirmek ancak iki sefer pozlamak ya da fotoğraf teknolojisine daha hakim olup belli sınırlar içinde yapabildiğiniz bir teknik iken bunu dijital teknolojide birçok yöntemle yapmak mümkün.

Bu aşamaya Post Prodüksiyon diyebilir miyiz?

Fotoğraf alanında Post Prodüksiyon Türkiye’de ne yazık ki çok geç sektör haline geldi. Bir dönem ajanslardaki sanat yönetmenleri post prodüksiyonu nihai işle birlikte paket olarak sunduğu için müşteriler post prodüksiyonun ayrı bir iş alanı olarak görmediler ve bu çok geç sektöre dönüşmesine neden oldu.

Sinema ve video için bu geçerli değil sanırım.

Evet video alanında daha karmaşık bir teknoloji olduğu için herkesin ilgilendiği bir mecra değil ama fotoğraf PC ler ya da akıllı telefonlardaki uygulamalar ile kolayca rötuşlanabilecekmiş gibi düşünüldü. Bunun çok yorucu ve başka bir iş olduğu dijital müdahalelerin istenildiği gibi yapılamadığı ve kısa sürede yapılan işlerin kötü olduğu, dünyada daha iyi yapılan post prodüksiyon işleri görüldükçe fark edildi. Bu yüzden ben fotoğraf ve post prodüksiyon bütçelerini birbirinden bağımsız olarak sunuyorum.

Post Prodüksiyonun sağladığı avantajlar nedir?

Post prodüksiyonun en büyük avantajlarından biri de birbiri ile beraber fotoğrafı çekilemeyecek kişilerin aynı mekandaymış gibi görüntülenmesini sağlamak diyebiliriz.
Örnek vermek gerekirse, THY için yapılan bir reklam çalışmasında Messi İspanya’da bir fotoğrafçı tarafından, Kobe Braynt ise Los Angeles’ta başka bir fotoğrafçı tarafından gerekli brifleri alarak çekildi, Türkiyede çekilen mekan ve oyuncuların reklam görseli post prodüksiyon ekibimiz tarafından birleştirilerek sonuçlandırıldı.

Gün boyunca birçok reklam görseli ile karşılaşıyoruz ve bunların bazıları aklımızda kalıyor. Bu aklımızdaki görsellere başarılı fotoğraflar diyebilir miyiz?

Akılda kalıcı olan fotoğraf zaten başarılı fotoğraftır. Bir gün boyunca billboardlarda birçok fotoğraf görüyorsunuz ve bunların çok az bir bölümü aklınızda kalıyor. Akılda kalıcılık reklam fotoğrafında daha az olan bir durumdur çünkü en hızlı tüketilen görseller reklam fotoğraflarıdır. Hatta zaman zaman söylerim reklam fotografçıları isimsiz kahramanlardır. Çoğunlukla suya yazı yazıyoruz gibi gelir çünkü büyük bir ekibin yaptığı reklam görseli bazen kısa bir süre kalır sonra kaldırılır ve unutulur gider. Ancak reklam sektörü ile ilgili festival, yarışma ve çeşitli yıllıklara basılan çalışmalar kalıcı olur. Akılda kalıcı olmasında bazı etkenler de yardımcı olabilir, örnek vermek gerekirse son çekmiş olduğumuz Artistik jimnastik dalında milli sporcumu, Tutya Yılmaz’ın reklam projesi doğru zamanlama ile olimpiyatlara denk getirildiği için güncel olması akılda kalıcı olmasına büyük bir katkı sağladı diyebiliriz.




Akılda kalıcı olmanın bir formülü olmasa da zihinlerde yer edecek reklam görseli çekerken nelere dikkat ediyorsunuz?

Reklam fotoğrafı dediğimiz görsel tek başına bir fotoğraftan oluşmaz, reklam denen şey içinde metni olan, söyleyecek sözü olan ve görselle yani fotoğrafla desteklenen bir iletişim aracıdır. Reklam fotografçısı, iyi bir grafik tasarımcı ve kreatif ekiple çalışıyorsa fotoğrafın daha fazla öne çıktığı yazının ve fikrin fotoğrafın çok üstünde olmadığı bir çalışma, o işin fotografik olarak öne çıkmasını sağlayabilir. Özetle görsel dilini fotoğrafla kuran tasarımcı ile çalışmanın önemi büyüktür. Bir fotoğrafçı kişisel fotografik tarzını geliştirirse bu fotoğraf dili zaten tasarımcıların dikkatini çekecektir ve bu tarz tasarımcıların reklam dili haline gelebilir. Bu şekilde yapılacak bir ekip çalışmasından çıkacak görselde fotoğrafçının ismi daha öne çıkabilir. Çünkü bu çalışma fotoğrafçının karar verdiği bir iş olur. Ama bunun dışında reklam fotoğrafçısı her zaman siparişle iş yapar ve ondan ne istenirse fotografik bilgi ve görgüsünü o işe katar.

Reklam fotoğrafçılığına ilgi duyanlara eğitim konusunda ne gibi önerileriniz olur?

P blok’a katılan stajyerlerimize söylediğim en önemli bilgiler her zaman ayaklarının yere basması ve sürekli öğrenecekleri yeni bilgiler olduğu, fotoğrafın sadece denklanşöre basmak olmadığı yönünde oluyor.



Fotoğrafçılıkla ilgili eğitim veriyor musunuz?

Geçmiş yıllarda bir eğitim kurumunda vermiştim, zaten burada stajyer ve asistanlarımız ile çalışırken bile eğitim halindeyiz. Karşılıklı birşeyler öğreniyoruz. Bunun dışında fotoğraf eğitimi veren öğretim üyesi arkadaşlarımın öğrencileri de zaman zaman P bloka geliyor ve onlara bilgi alışverişinde bulunuyoruz. Çeşitli kurumlarda ve fotograf ile ilgili etkinliklerde seminerler veriyorum, Bilgi Üniversitesi’nde yarım dönem reklam fotoğrafçılığı dersleri vermiştim.

Reklam ya da diğer alanlardan takip ettiğiniz fotoğrafçılar kimler? Fotoğraf alanında takip ettiğiniz yerli yabancı dijital analog süreli yayın kitap tavsiyeniz olur mu?

Sadece reklam fotoğrafçıları ya da fotoğraf olarak değil tüm görsel disiplinlerden sanatçıları takip ediyorum diyebilirim. Fotoğrafçıların nasıl işler yaptıklarının hikâyelerini daha çok seviyorum. Mesela bir dergiye fotoğraf nasıl seçilir bu tarz kitapları okuyorum. Sektörde en iyi çekilmiş ve tasarlanmış reklam görsellerinin yer aldığı ARCHIVE sürekli takip ettiğim bir yayındır ama günümüzde kaynağa ulaşmak çok kolay olduğundan dijital platformlardaki birçok reklam kaynağını takip edebiliyorum.

Reklam fotoğrafı dışında ilgili olduğunuz fotoğraf dalı ve buna bağlı olarak projeleriniz var mı?



Kişisel projelerim bir bölümü seyahat fotoğraflarından oluşuyor. Görmek istediğim yerleri farklı zamanlarda farklı tekniklerle fotoğraflamayı seviyorum, bir dönem SkyLife dergisine seyahat fotoğrafları çekmiştim. Bu tür seyahat dergilerine çekim yaparak seyahat etmenin avantajı, konu bütünlüğü açısından sizi kısıtlasa da ve konudan dağılmanızı önleyerek o işe reklam fotoğrafçısı gözüyle bakarak fotoğrafın yazısının nereye geleceği, kapak fotoğrafı olup olmayacağı, o karenin yatay ya da dikey çekilmesi gerektiği kriterleri göz önünde bulundurarak o görseli daha etkili bir hale getirmiş oluyorsunuz.


Bunun dışında sevdiğim mimarlara ait binaları çeşitli zamanlarda çekmeyi seviyorum, hareketli (spor, su altı su üstü) dinamik görseller çekiyorum. Müzik sevgimden kaynaklı olarak sahne fotoğrafları çekiyordum ve bir süre sonra bu tutkuya dönüştü. Caz fotoğrafları çekiyorum hatta bir dönem çektiğim fotoğraflardan oluşan sergim var. 




Kısa vadede hikaye haline gelecek fotoğraf projelerim mevcut diyebilirim.


Ülkemizdeki fotoğraf gündemini takip ediyor musunuz? Yapılan çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Fotoğrafa olan ilgi üretimi de çok arttırdı ve fotoğrafla ilgili ilgisiz birçok kişi sergi açıyor. Bu konuda cesaret biraz fazla geliyor bana. Sergi açmak maliyetli bir iş olduğundan kaynak gerekiyor ve sponsorunuz yoksa sergi açmak ya da fotoğraf kitabı çıkarmak kolay değil. Fotoğraf sergilerinde fotoğraf satılma oranlarının da çok yüksek olduğunu zannetmiyorum.
Yinede fotograf çekmeye olan ilgi fotograf sergilerini gezmeyi arttırdı.

Güzel ve bilgilendirici söyleşi için teşekkürler.

Ben teşekkür ederim.

Hiç yorum yok:

Yılın Basın Fotoğrafları" Yarışmasında Ödüller Sahiplerini Buldu

Türkiye Foto Muhabirleri Derneği (TFMD) tarafından 40 yıldır aralıksız olarak düzenlenen “Yılın Basın Fotoğrafları” yarışmasının 2024 sonuçl...