Gözde Türkkan “Dövüş-Kaç-Donakal” Sergisi Poligon’da

Bu sergide Türkkan, dövüş sporlarıyla uğraşan
kişilerin kimlik rollerinin nasıl etkilendiğine yakından bakıyor. Fotoğrafladığı
kişileri; çocuk, genç ve yetişkin olarak üç yaş kategorisine ayırmak mümkün.
Geniş çerçevede ise Türkkan, insanların korkularıyla baş edebilmeleri,
kırılganlıklarını sert bir görüntü altında saklamaları, acı çekmeyi göze alarak
kendilerini koruma güdüleri, hem kendileri hem de ötekiyle yüzleşmeleri gibi
zor sosyo-psikolojik durumları deşiyor. Sanatçı, rekabet ve dayanışma, zayıflık
ve mücadele gibi tezatlıkların bir arada
bulunduğu dövüş sporlarının arka planını da gözler önüne seriyor. Ayrıca
kendisinin de çalıştığı dövüş sporlarına hem içeriden hem dışarıdan bakarak
yaptığı üretimi ve sanatçı kimliğini de “içerideki dış göz” şeklinde
konumlandırıyor. Daha önce yaptığı ve kadının cinsel kimliği çerçevesinde
toplumsal ikiyüzlülükleri ve adaletsizlikleri ortaya koyan serilerden farklı
olarak bu çalışmasında, hem kendi deneyimini ve yüzleşmesini, hem de “öteki”nin incelemesini yapan sanatçı bu defa
insanlık hallerine dokunuyor.
Dövüş sporlarında hayatın doğal
akışının tersine, zorluk ve acı bile bile çekilirken, bunların nereden ve nasıl
geleceği de görülebiliyor. Dolayısıyla bu fotoğraflarda sahnelenenler hayatın
“kontrollü simülasyonu” olarak görülebilir.
1984 doğumlu Gözde Türkkan (Mimiko)
fotoğraflarında sübjektif bir dokümanter yaklaşımla cinsiyet politikaları,
kimlik ve cinsellik konularını işler. Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde
Fotoğraf ve Video Bölümünü bitirdikten sonra Türkkan aynı üniversitede öğretim
görevlisi olarak çalıştı. Londra’da Central Saint Martins’te Sanat ve Tasarım
bölümünden master derecesini aldı. Londra, Paris, Hong Kong ve Viyana’da grup
sergileri ile İstanbul’da solo sergiler gerçekleştirdi.
Sanatçı
yaşam-sanat-fotoğraf ilişkisine nasıl baktığını da şöyle anlatıyor:
“10 yılı aşkın
bir süredir fotoğraf, kendimin, korkularımın, arzularımın, isteklerimin ve
endişelerimin keşif aracı oldu. Öznel izlenimlerim aracılığıyla kendimin,
çevremin, mahallerin ve olayların belgelenmesine karşı özel bir ilgim var.
Fotoğraf bir bakıma içsel çatışmalarımla yüzleşmemi ve cinsiyet kimliğim ve
rolümle barış yapmamı sağlamakta. Fotoğraf çekme ve teşhir etme eylemlerinin
çoğunlukla kirli çamaşırları ortaya dökmeye benzediğini düşünüyorum”.
Yorumlar