Çarşamba

Barış Benice Röportaj


Fotoğrafla ilgilenmeye başlamanız ve sahne fotoğrafçılığını tercih etmenize neden olan süreçten kısaca bahseder misiniz?

Fotoğrafa olan ilgim ablamın 2007 yılında kendine aldığı bir fotoğraf makinesini sömürmeye başlamamla ortaya çıktı diyebilirim. Fotoğrafa başlayan birçok kişinin yaptığı gibi başlarda -tabiri caizse- "çiçek, böcek, manzara" gibi fotoğraflar ile haşır neşir oldum. Fotoğraftan çok daha öncesine dayanan müzikal bir geçmişim olduğundan dolayı fotoğrafın müzikle kesiştiği noktaları incelemek ve bu alanda çekilmiş fotoğrafları seyretmek bana oldukça keyif veriyordu. Dolayısıyla çalışmalarımda zaman ve imkanlar doğrultusuna bu yöne kaydı diyebilirim.

www.kareography.com



Işığın ve mizansenlerin çok hızlı değiştiği bir ortamda iyi fotoğraf yakalamanın püf noktaları nelerdir?

Öncelikle oldukça bilinçli olmak gerekli. Ne kadar çok poz çıkarsa o kadar iyi mantığından kurtulmakla başlanabilir buna. Sahne önünde 10 tane fotoğrafçı varsa ve herkes gitariste odaklandıysa sizde gitariste odaklanmak zorunda değilsiniz. Kafanızı çevirdiğiniz her açıda doğru kareyi yakalar hale geldiyseniz o zaman gerçekten iyi çekmeye başlamışsınızdır. "Bir de şuradan deneyeyim" dedikçe iyi poz yakalamak mümkün değil.

Teknik açıdan değerlendirecek olursak birçok kişinin bildiği perde hızı, diyafram gibi değerlerden bahsetmek gerekir. Ancak bunlar temel ve internet ortamında rahatlıkla ulaşılabilecek bilgiler olduğu için burada yer vermek gerektiğini sanmıyorum.

Müzisyen olmanız sahnedeki enstantaneleri doğru yerde ve zamanda yakalamanız açısından size bir avantaj sağlıyor mu?

Kesinlikle. Özellikle sanatçıların o an yapacakları hareketleri önceden kestirebilmek gibi bir durum söz konusu. Bir gitarist solo atarken ne zaman saçını savurur, ne zaman gitarı havaya kaldırır, ya da bir vokalist mikrofonu ne zaman seyircilere yöneltir. Bir davulcunun ayağa kalkıp seyirciyi coşturacağı kısım neresidir. Bütün bunlar gözlemin dışında müzik bilgisiyle de birleşince işiniz çok daha kolaylaşıyor.

Konserlere nasıl hazırlanıyorsunuz, grup ya da müzisyenlerin yaptığı sound check gibi bir prova süreci olabiliyor mu?

Soundcheck benzeri bir durum tabii ki olmuyor, konser öncesi böyle bir çalışmayı yapacak ne bir ışık sistemi ne de hareketlilik söz konusu. Genel olarak hazırlığım her fotoğrafçının çekim öncesi yaptığı ekipman bakımlarıyla başlar. Etkinlik akışını iyi bilmek doğru zamanda doğru yerde olabilmek adına önemli bir durum. Sahne hazırlıkları, soundcheck vb. durumlar için bir çekim süresi belirler ve sürpriz bir durumla karşılaşmadıkça bu süreden ne az ne de uzun çekim yaparım. Çekim yapılabilecek ve iyi bir kadraj sunacak noktaları belirlerim. Konserde vakit kaybetmemek ya da doğru anı kaçırmamak adına önceden tahmini bir değerlendirmeyle fotoğraf makinemin ayarlarını en uygun değerlerde kanal  olarak kaydedip sabitlerim. Geriye sadece ince ayarlar kalır.

Çekim tekniği dışında bir değerlendirme yapacak olursak, çekeceğim sanatçının/grubun son konserlerindeki playlistlere göz atmak ve bu şarkıları "ayak üstü" dinleyip hangi anda kimi çekmek gerektiğine karar vermek çok büyük yarar sağlıyor. Ayrıca varsa YouTube, Vimeo gibi ortamlarda son zamanlardaki konserlerin amatör veya profesyonel kayıtlarına göz atıp sahne şovları hakkında da bilgi sahibi olmayı tercih ediyorum. Aksi takdirde sahnede alevler patlarken gidip davulcuyu çekmek gibi hatalara düşebilirsiniz.

Son yıllarda ülkemizde çok büyük müzik festivalleri düzenleniyor ve bu tip organizasyonlarda müziğin dışında görsel şova da önem veriliyor. Dev grupları muhteşem ışık şovlarıyla fotoğraflamak nasıl bir duygu ve daha sonrasında çektiğin fotoğrafları gönderdiğin grup ya da müzisyen oldu mu?

Türkiye hem sahne bakımından -ve buna bağlı olarak ışık/sahne şovu bakımından- hem de bu tür kalite kokan hareketlere "imkansız" gözüyle bakan müzisyenlerin çok olduğu bir ülke olduğundan yabancı sanatçı ve grupların konserlerini iple çekiyoruz diyebilirim.

Evet, çektiğim fotoğrafları mümkün olduğunca sanatçı ve gruplarla paylaşmaya gayret ediyorum ve güzel dönüşlerde alıyorum.

MEGADETH, TRIVIUM, JUDAS PRIEST, HAIL!, EPICA, U.D.O gibi gruplar ülkemizde verdikleri konserlerde çektiğim fotoğraflara kendi sosyal ortamlarında ve sitelerinde yer vermiş gruplar. Ayrıca yabancılarda ego konusu yok denecek kadar az olduğundan bu tip durumlar ülkemizde olduğundan çok daha rahat gelişiyor. Fotoğraf aracılığıyla iletişime geçtiğim yabancı grup sayısı yerli grup sayısından kat ve kat fazladır diyebilirim.

ICED EARTH önümüzdeki ay çıkaracağı "Live at Ancient Kourion" DVD'si kartonetinde benim çektiğim fotoğraflara yer verecek. Daha önce de Merchandise ürünleri için bir tişört tasarımı gerçekleştirmiştim.

Sadede gelecek olursak. Yıllar öncesinde hayranlıkla dinlediğim bir çok grubun fotoğraflarını çekmek, onlarla aynı sahneyi -henüz müzik yolu ile olmasa da- paylaşabilmek, tanışabilmek ve onların takdirini kazanabilmek büyük bir keyif. Ve eğer ki müzisyen iseniz bu konularda sizi hem karakter hem de teknik bakımdan gelecekte karşılaşacağınız şeylere hazırlayan oldukça gerçekçi bir eğitim diyebilirim.

Çekim yaptığın organizasyonlar arasında en unutamadığınız ve evet şov budur dediğin bir konser var mı?

İşin içine çeşitlilik girdiğinde asla tek cevap vermeyi başaramıyorum. Sınıflandırmak gerekirse:

Çekerken aldığım keyif ve çekim kısıtlamaları konusundaki sağlanan rahatlık bakımından MEGADETH & TRIVIUM diyebilirim.

Işık bakımından değerlendirecek olursak STEVE VAI ve JUDAS PRIEST (Küçükçiftlik Park 2011) derim.

Sahne fotoğrafçılığı alanında uzmanlaşmak isteyen amatör ya da yeni başlayan fotoğrafçılara ne gibi önerileriniz olur? Özellikle mekânların profesyonel makine kullanımı kısıtlamasını nasıl aşabilirler? 

Bu konuda belli başlı bir kaç faydalı tavsiyem olabilir.

1) Amatör veya underground bir bar grubu fotoğraflayarak bir ön çalışma yapabilir, eksiklerini kısmen kapatabilirler. Kimse büyük organizasyonlarda fotoğraf çekmeye başlayarak ilk seferde doğru sonucu alamayacaktır.

2) Çevrelerini geliştirmeye ve sosyal olmaya gayret etsinler. Ancak bu sosyal olma kavramı bizim ülkemizde sıkça yapılan "yalakalık" ile kesinlikle karıştırılmamalı.

3) Çalışmalarını menajerlere iletip, güzel bir dille amaçlarını dile getirmeleri şart. Ve bunu yaparken kesinlikle -bu her çekim için geçerli- saygılı, resmi bir dil kullanmaya gayret etmeliler. Evet; bizim kültürümüzde ikinci dakikadan itibaren "senli,benli" konuşma durumu yaygın olsa da bu şekilde ancak bir noktaya kadar gelebilirsiniz. Seviyenizi, karakterinizi, saygınızı ve kalitenizi her zaman korumak ve bu hususlardan taviz vermemek en önemli özelliktir.

Fotoğraflarınızda özellikle portre çalışmalarınızda dijital müdahaleler de yapıyorsunuz. Fotoğrafla illüstrasyon arası çalışmalar ve dahası fotoğrafın geleceği hakkında düşünceleriniz nedir? Sensöre düşen ışığa değil photoshoptan çıkan sonuca bakarım diyenlerden misiniz?

Birçok fotoğrafçıya göre bu çok sıkıntılı bir soru. Ancak konu ne çektiğinize bağlıdır. Kuşkusuz ben bir doğa fotoğrafçısı isem, vahşi yaşam fotoğraflıyorsam, ya da stüdyo ortamı olmayacak şekilde outdoor portre çekimleri gerçekleştiriyor isem bu durumda photoshop gibi müdahalelerden uzak durmayı tercih edebilirim. Bazılarının yaptığı gibi sadece renk ve ışık ayarları üzerine oynamalar yapabilirim. Bazı çalışmalarda ise fotoğrafta yer alan objelerde fiziksel ve vektörel değişikliklere de başvurabilirim.

Bir katalog ya da albüm kapağı için sensöre düşen görüntüyü olduğu gibi kullanamayacağım gibi, national geographic dergisinde yayınlanmak için seçilen bir kaplan fotoğrafında da kaplanın derisini turuncudan maviye de çeviremem.

İllustrasyon oldukça ayrı bir kol ve bence ortaya çıkan çalışmaların çeşitliliği bakımından da çok güzel bir tarz diyebilirim. Bana kalırsa illustrasyon çalışmalarının artması sıradan fotoğrafçıların da yaratıcılığını bir nebze tetikliyor.

Ben Türkiye'de fotoğrafın geleceği konusunda önümüzdeki 10 yıl için umutsuzum. Daha sonrasında ne olur o konuda bir fikrim yok. Ancak ülkemizdeki çalışmalarda inanılmaz bir "kalitesizlik" mevcut. Bugün Türkiye'de kendini kabul ettirmiş birçok fotoğrafçının sınır kapısından dışarı adım atar atmaz bir hiçe dönüşeceği kanısındayım bu kadar niteliksiz işler ortaya koydukları sürece. Dünya da fotoğrafçılık çok ayrı bir boyut kazandı ve insanlar inanılmaz çalışmalar ortaya koyuyorlar. İmrenerek izlediğimi söylemeliyim. Bunu, yerel olmayan birkaç fotoğraf sitesinin sayfalarında gezinirken, en amatör fotoğrafçının bile çektiği fotoğrafa kıskanç bakışlar atar halde kendinizi yakalayınca daha iyi anlayabilirsiniz.

Çekim yaptığın konserler genellikle Rock ve Metal ağırlıklı, farklı tarzlardaki müziklerin konserlerini de fotoğraflamak ister misiniz? 

Tabii ki isterim. Kuşkusuz bu alana yönelirken sevdiğiniz tarza ait grupları veya hayran olduğunuz sanatçıları çekme isteği ağır basıyor, ancak olay ilerledikçe daha geniş ve profesyonel düşünmeye ihtiyaç duyuyorsunuz. Çekmekten keyif almayacağım sanatçılar kuşkusuz olabilir, ancak "hayatta çekmem" gibi bir durumum yok. Metal türevleri seven ve bu tarzda müzik yapan biri olarak gitar ile Rihanna şarkısı çalmam komik kaçar. Ancak Rihanna'yı fotoğraflamanın benim dinlediğim, yaptığım müzik ile bir ilgisi yok ve fotoğraflamak isterimde. Tabi bu durum insanların beni ve benim gibi bu işle uğraşanları ne kadar profesyonel gördüğüne bağlı olarak bir tartışma boyutu da kazanabilir.


Sahne fotoğrafı dışında sanatçı portreleri de çekiyorsunuz, hangisi zor ya da hangisi daha eğlenceli sizce?

Birinin diğerine göre daha zorlu olduğunu söyleyemiyorum. İkisinde de bir noktadan sonra oldukça rahat çekimler gerçekleştirebiliyorsunuz. Ancak editorial olarak gerçekleştirdiğimiz çekimler biraz daha ekip işi gerektirdiğinden daha hazırlıklı gitmek gerekiyor. Bu da sahne fotoğrafçılığına göre daha uzun vadeli bir plan yapmak demek.

Takip ettiğiniz sahne veya farklı alanlarda çekim yapan fotoğrafçılar var mı?


Gelecekte fotoğraf albümü veya sergi projeniz olacak mı?

Evet, sahne fotoğraflarımın yer aldığı bir kitap hazırlamayı planlıyorum. Ancak hem günlük işlerimin yoğunluğu hem de elimdeki materyallerin biraz daha birikmesi gerektiğini düşündüğümden dolayı bunun uzun vadeli bir plan olduğunu söyleyebilirim.

Bir sergi düşüncem de var ancak bunun sahne fotoğrafçılığı üzerine olduğunu söyleyemem.

Samimi sohbet için teşekkürler.
Ben teşekkür ederim.

Röportaj: Göksel Kayış
Bu röportaj kaynak (link) gösterilmek koşulu ile yayınlanabilir.



Hiç yorum yok:

Yılın Basın Fotoğrafları" Yarışmasında Ödüller Sahiplerini Buldu

Türkiye Foto Muhabirleri Derneği (TFMD) tarafından 40 yıldır aralıksız olarak düzenlenen “Yılın Basın Fotoğrafları” yarışmasının 2024 sonuçl...